Mehmet Ali Erbil hakkında merak edilenleri ilk kez anlattı
Ünlü komedyen Mehmet Ali Erbil, evinin banyosunda dengesini kaybederek yere düşmüş, yaralanmasının ardında da 235 gün boyunca yoğun bakımda kalmıştı. Günlerce ölümle pençeleşen Mali, bu mücadelesini kazanarak sevenlerinin karşısına çıktı.
Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu başarılı bir röportaja imza attı.
Cengiz Semercioğlu, ölümün kıyısından dönen ünlü şovmenle, ikinci hayatının ilk bayramı öncesinde evinde buluştu. Kaza gecesinden yoğun bakım sürecine yaşadığı her şeyi konuştu.
İşte röportajın bir kısmı…
İşte Hürriyet'te yayınlanan Cengiz Semercioğlu ve Mehmet Ali Erbil'in özel röportajı!
En son iki yıl önce yine evinde röportaj yapmıştık...
- Evet, çok iyi hatırlıyorum...
Şimdi de çok iyi gördüm seni, maşallah...
- Gerçekten mi, çok teşekkür ederim.
Ben hastaneye ziyaretine de geldim ama yoğun bakımda olduğun için görememiştim seni...
- Herkes zaten “şu geldi, o gelmedi” diyor bana... Ama ben hiç öyle şeylere gönül koymam.
Koymaz mısın gerçekten?
- Koymam ama inkar edemeyeceklerim var.
Kim mesela?
- Erkan Yolaç... Sibel Can’ın menajeri Cengizhan, Hülya Avşar, Emel Sayın... Seda (Sayan) ile Stelyo’yu (Pipis) saymıyorum bile, onlar artık aileden.
Sağlık durumun şimdi nasıl?
- Organ yetmezliğim vardı, karaciğerden tut böbreğe kadar... O yüzden nöropati oldum. Yoksa üçüncü ayda uyandığım zaman zaten her yerim kıpırdıyordu. Ama şimdi tüm komplikasyonlar bitti.
Üç ay çok uzun bir süre değil mi? “Üçüncü ayda uyandım” lafı bile insana çok ağır geliyor...
- Ben “İyi ki üç ay sonra uyandım” diyorum çünkü o dönemi hiç hatırlamıyorum. İyi ki de hatırlamıyorum.
Bir uyandım sadece dilimi oynatabiliyorum
Banyoda nasıl düştün, kaza gecesini anlatır mısın?
- Akşam 17.30’du galiba, dışarıya kızlarla buluşmaya gidecektim. Yine ne geldiyse başıma kızlar yüzünden geldi. (Gülüyor) “Önce bir duş alayım” dedim. Duşakabinin önünde basamak gibi bir yükselti var. Duşa oradan girip çıkıyorsun. Daha öncede de orada 6-7 kere sendeleyip düşmekten son anda kurtulmuştum.
E alsana abi önlemini!
- İşte, basiretim bağlandı abi... Bu sefer ilk önce sol ayağımı attım, altta da küçük bir havlu vardı. Ona bastım, o da kaymaz mı? Klozete yapıştım, “Yandım Allah” dedim. Sonra bizimkilere bağırdım. Neyse ki Allah’tan herkes evdeydi.
İlk kim yardımına koştu?
- İlk evde çalışan kadın geldi, sonra Mustafa abim geldi. Üstüme bornoz geçirdiler, onların yardımıyla yatak odasına gittim. Ondan sonrasını hatırlamıyorum... Acilde gözlerimi açtım, canım çok acıyordu. İlk eşim Muhsine, “Şimdi bir ilaç verecekler, iki dakika sonra acın bitecek” dedi. İki dakika geçti, yok geçmedi. “Muhsine, seni boğacağım” dedim. Böyle bir acı yoktu.
Kaburgaların mı kırılmış?
- Evet, kaburgalarımın birkaç tanesi kırılmış, hepsi de parçalı kırık. Doktor, “O kırıkları klipsleyeceğim. Üç gün sonra taburcu olacaksın” dedi.
- Mustafa Erbil: Ancak ilk gün ameliyat yapmadılar. Kanama olduğu için önce dren takıp kanı akıttılar.
- Mehmet Ali Erbil: Onları hatırlamıyorum.
- Mustafa Erbil: Çünkü uyuttular seni...
İlk günler bilincin açık mıydı?
Yok... Üç ay boyunca ilaç verip uyuttular. Sürekli bir yerlerim kanıyormuş. Kırıklardan biri, akciğere batmış. O zaman beni iki gün üst üste yüzükoyun yatırmışlar. Bak bu yara izleri de o zaman oluyor... Akciğerdeki kanamayı durduruyorlar, bu kez böbrek yetmezliği çıkıyor ve diyalize bağlıyorlar.
Doktor kardeşin Yeşim Erbil bu ameliyat sürecinde yanında mıydı?
- Evet, Yeşim ameliyatların hepsine girdi. Zaten diyaframdaki kanamayı o fark ediyor. Diyaframı kurtarıyorlar bu kez benim kendi hastalığım Kaçış Sendromu nüksediyor. Tansiyon 5’e 3 oluyor. Doktorlar “artık tamam gitti” diyorlar. Hatta Muhsine dayanamayıp doktorum Jan Klod Kayuka’ya, “Yaşama şansı nedir, en azından bir yüzde ver” diyor. Doktorum da “Yüzde 5” diyor.
Yapma ya!
- Allah çarpsın! Üç ay sonra kendi kendime uyanıyorum. Uyandığımda her yerim kıpırdıyor, ellerim ayaklarım... Ama ilaç verdikleri için organ yetmezliğinden nöropati oluyor. Türk filmi gibi... Bir tek dilim oynuyor. Parmağımı bile oynatamıyorum. “İnanamıyorum, rüya mı bu?” diyorum. Çünkü o üç aylık süreçte uzun süre yatmaktan ve ilaçlardan dolayı sürekli kabuslar görüyorum. Mesela beni kaçırdıklarını görüyorum. Uyanıyorum, Muhsine’yi gösterip doktora “Bu beni kaçırdı, polis çağırın...” diye bağırıyorum. O yüzden ilk uyandığımda bunu da onlar gibi kötü bir rüya diye düşündüm.
Yoğun bakım sürecinde boğazından delik açılarak solunum desteği mi verildi?
- Evet...
Açılan delik sonra düzeldi mi?
- Evet, bak burada...
Aaa iyileşmesine çok az kalmış...
- Çok güzel açmışlar, öyle dediler. (Gülüyor) Doktorlar kendi kendilerini tebrik ediyorlar, “Çok güzel açmışız” diye. Hiç iz kalmamış, sanki ben ondayım. (Gülüyor)
Nasıl besleniyordun?
- Burnumdan tüple besleniyordum, oradan ilaçlarımı da veriyorlardı. Zaten o ilaçları yutmanın mümkünü yok. Doktor, artık tüpün çıkarılabileceğini söylemesine rağmen bir ay daha çıkarttırmadım. Hatta bir hemşirem var, bana oradan çorba verdi. Hay Allah öldürüyordu beni. (Gülüyor)
Doğum günün 8 Şubat’ta Fenerbahçe Başkanı Ali Koç seni görüntülü arayarak sürpriz yaptı...
- Evet... O zaman elimi bile sallayamıyordum. Damadım elimi kaldırdı da öyle salladım...
İnanmıyorum ya şimdi ne kadar iyi görünüyorsun...
- 8 Şubat’ta elimi kaldıramayacak kadar kötüydüm. Allah’a “Bir tek bana sol elimi bahşet” diye dua ediyordum. En azından butona basıp hemşire çağırır ya da TV kumandası kullanırım diye. Telefon o zaman aklıma bile gelmiyor. İlk önce sol elimi kullanmaya başladım, bir ay sonra da sağ elimi... Fizik tedavi ile ayaklarımı hareket ettirmeye başladım. Önceden ayaklarım iskelet gibiydi, korkumdan bakamıyordum...
Yatmaktan dolayı kilo kaybı da büyük tabii...
- 20 kilo vermiştim, şimdi 10 kilo geri aldım. 18 Ekim’de hastaneye girdim, 2 Temmuz’da çıktım. Daha önce de taburcu olabilirdim ama kardeşim istemedi. “Evde hastanedeki gibi iyi bakılamaz” dedi. 8.5 aylık hastane sürecinde sürekli yatmama rağmen vücudumda tek bir yara bile çıkmadı. Ne deri varmış bende. (Gülüyor)
- Mustafa Erbil: O bakımdan dolayı...
- Mehmet Ali Erbil: Hadi be kaç kere baktın ki? (Gülüyor)
Şimdi tüm kaslarını hareket ettirebiliyor musun?
- Beyin, kasları aylarca kumanda etmediği için unutuyor. Şimdi fizik tedavi ile onu hatırlatmaya çalışıyoruz... Buraya kadar geldik, bu bile mucize...
(Röportaj: Cengiz Semercioğlu - Hürriyet)