“BİKİNİ GİYEBİLİYORUM”

“KUZEY GÜNEY” EKİBİNE KATILAN HALE SOYGAZİ, BENJAMİN BUTTON’VARİ GÜZELLİĞİYLE DİKKAT ÇEKİYOR. ÜNLÜ OYUNCU ÇARPICI AÇIKLAMALARDA BULUNDU!

Banu Sinaner’in annesi rolüyle “Kuzey Güney” ekibine katılan Hale Soygazi, başarılı oyunculuğunun yanı sıra Benjamin Button’vari güzelliğiyle de dikkat çekiyor. Ebru karakterine ve yeni rol arkadaşlarına çok çabuk adapte olan Soygazi, “Daha önce hiç bu kadar güçlü bir kadını oynamamıştım” diyor.

 

Siz ekibe 11. bölümde dahil oldunuz. Rolünüzün bu kadar uzun soluklu olmasını bekliyor muydunuz?            

- Evet, tabii ki... Senaryo ekibini, şirketi çok beğendiğim için teklifi hemen kabul ettim zaten.    

 

“Kuzey Güney”deki Ebru Hakmen, aslında hiç de alışılmış annelere benzemiyor. Hatta kötü bile sayılır. Siz ne düşünüyorsunuz...

- O da çok güzel bir detay. Çünkü standart anne rollerini sevmiyorum. Ebru Hakmen’in çocuklarının problemi çok. Banu’nun çocukluktan gelen bir takım rahatsızlıkları, Barış’ın ise ciddi hırsları var. Kocası öldükten sonra yurt dışından dönüyor ve holdingle uğraşmaya başlıyor.

Kendi için yaşamaya ne zaman başlayacak bu kadın? Hep iş, hep çocuklar...   

- Doğru... Çocuklar ve holding odak noktası olduğu için henüz kendine ayıracak zaman bulamadı. Ebru çok güçlü bir kadın fakat herkes gücünden yararlanmaya çalışıyor. O da herkesle paylaşamayacağı bir yalnızlık yaşıyor.

 

Neden bu kadar yalnız? 

 

- Çok güçlü olduğu için kimse ona yaklaşamıyor. Sakinleşmek için omzuna yaslanacağı tek bir insan yok etrafında...

 

MESAFELİ TAVRIM EBRU’YA BENZİYOR

İkinci sezon tanıtım filmlerinden anladığımız şu ki, yeni sezonda hiçbir şey aynı kalmayacak, tüm dengeler değişecek.

- Evet, bu sezon herkesin hayatı değişiyor. İzleyiciler çok şaşıracak.

Güney’in annesi Handan Hanım’la arası nasıl olacak Ebru’nun?  

- Arada sınıf farkı var. Ebru yurtdışında okumuş, doğuştan varlıklı bir ailenin kızı. Çok genç yaşta büyük sorumluluklar üstlenmiş. Bunun getirdiği bir formasyon var. İnsanlarla gayet mesafeli... Bu yüzden Handan Hanım onun için çok farklı. İlişkileri nasıl olacak, onu zaman gösterecek artık.

Ebru Hakmen’in o mesafeli tavrı normalde sizde de var mıdır?

- Var... Çok yakın arkadaşlıklarım hariç ben de mesafeliyimdir. Ama bunun dışında bir benzerliğimiz yok. Hatta çok farklıyız diyebilirim.

Çok mu içe dönüksünüz acaba?

 

- Yok, sadece çok çabuk kendimi ortaya koymamak, çok çabuk arkadaş olmamak gibi bir durumum var. Ketum ve içine kapalı değilimdir.

 

DAHA ÖNCE BUNUN KADAR GÜÇLÜ BİRİNİ OYNAMADIM

İş konusunda çok seçici davrandığınızı biliyorum. Sizin “hayır” dediğiniz, sonrasında çok başarılı olan işler var mı?

- Açıkçası öyle bir şey aklıma gelmiyor.

 

Sinemada hep bir derdi ve söyleyecek sözü kadınları canlandırdınız. Söylem açısından Ebru karakterini diğer işlerinize yakın buluyor musunuz?

- Ebru’dan memnun, onun gibi birini canlandırmaktan mutluyum. Çünkü ne istediğini iyi bilen, kararlı, otoriter bir kadın... Hem şirketi hem de çocuklarını korumak isteyen bir anne. Onu fazla otoriter bulmak da mümkün ama düşünürseniz başka türlü davranması mümkün değil. Açık söylemek gerekirse, ben sinemada da televizyonda da daha önce hiç bu kadar güçlü bir kadını oynamamıştım.

 

Gücün tadını çıkarıyor musunuz peki?

- Çok zor. O gücün daha çok güçlüğünden bahsedebiliriz. Ebru’nun henüz ruhsal dünyasının derinliklerini görmedik ama çok zengin bir karakter ve oynamaktan keyif alıyorum.

Ekipte en çok kimi seviyorsunuz?

- Herkesi... Ayırt etmem mümkün değil. Herkes çok iyi niyetli ve çalışkan...

 

ACI ÇEKMEDEN KİLO VERİYORUM

Yaz tatilinizi nasıl geçirdiniz?

- Haziran’ın 20’sinde ilk sezonu bitirdik. Sonra 15-20 gün Ege’de tatil yaptım, denize girdim.

 

Neredeydiniz?

- Assos’ta... Denizi çok soğuktur, çok severim. O denize doyamadım işte... Tatilde her yere gidersiniz, dönersiniz... Ama denizde geçirdiğim vakit bana hep kısa gelir.

 

Bu arada belirgin biçimde kilo vermişsiniz. Rol için mi spora başladınız?

- Yok, diziye başlamadan önce spora başlamıştım zaten... Ama bu işe balıklama atladığım için çekimler başladığında henüz formumu tam bulamamıştım.

 

Hangi sporu yapıyorsunuz?

- Hem özel bir pilates hocam var hem de yürüyorum. Yavaş kilo veriyorum, bu da kendi seçimim.

 

Yediklerinize de dikkat ediyorsunuzdur o zaman...

- Hem de nasıl... Bu yaz bir dondurma bile yemedim. Zaten o kadar emek verdikten sonra insan vicdan azabı duyuyor, tatlı yiyemiyor. Makarna, pilav, patates de tüketmiyorum. Onun dışında katı diyet yapmıyorum ama. Ekmek, sebze, et, balık tüketiyorum. Hazirandan eylüle 4 kilo verdim, ama ince kemikli olduğum için fark daha fazla görülüyor. Yeni sezonun ilk üç-dört bölümünden sonra daha da fazla kilo vermiş görüneceğim. Toplamda 6-7 kilo kadar olacak. Ama acı çekmeden kilo verdiğimi söyleyebilirim. 3 kilo daha verince rahatım. Hayatım boyunca tüm diyetleri denedim. Ama mucizevi besin yok orası kesin.

 

Sonrası podyumlar herhalde.

- Şaka bir kenara, insan özgür hissediyor.

 

TOPLU İNSAN MAYO SEÇER BEN BİKİNİ GİYİYORUM

 

Kilo vermek insana özgüven patlaması mı yaşatıyor?

 

- Evet... Çünkü kıyafetlerin hepsi üzerinize olmaya başlıyor. Bu da insanın moralini yükseltiyor.

Daha önce çok fazla diyet denediniz mi gerçekten?

- Denedim tabii. Bir projeye başlarken fit olmak istiyorsunuz ya, o yüzden çabuk kilo vereyim diye çok şey denedim. Ama yanlışmış, telaşa kapılmamak lazım.

Bu yaz bikini mi giydiniz, mayo mu peki?

- Giydim tabii. Mayoyla güneşlenmek olmuyor. Toplu insanlar mayo, zayıflar bikini giyerler. Ben bikini giyebiliyorum

 

YORUM YAP
YORUMLAR