OYA AYDOĞAN HAYATINI BİLAL ÖZCAN'A ANLATMIŞTI: BABAM KAHVECİLER KRALIYDI!

BU SABAHA KARŞI KAYBETTİĞİMİZ OYUNCU, ŞARKICI VE TELEVİZYON YORUMCUSU OYA AYDOĞAN BİLAL ÖZCAN'IN TALAVİZYON PROGRAMINDA HAYATINI ANLATMIŞ VE KİMSENİN BİLMEDİĞİ SIRLARINI AÇIKLAMIŞTI... OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...

OYA AYDOĞAN HAYATINI BİLAL ÖZCAN'A ANLATMIŞTI...

 

MAGAZİN DUAYENİ - (ÖZEL) Değerli oyuncu Oya Aydoğan’ı kaybetmenin şokunu yaşıyoruz. Allah rahmet eylesin; mekanı Cennet olsun… 5 yıl önce Kanaltürk’te 'Laf Aramızda’ isimli programıma konuk olmuştu... Ve ben sormuştum, Oya Aydoğan hayatını anlatmıştı… İşte o televizyon programında Oya Aydoğan’ın anlattıkları...

 

BABAM KAHVECİLER KRALIYDI!

 

Bilal Özcan: Sen Erzincanlı bir ailenin kızısın, bize biraz anlatsana çocukluğunu…

 

Oya Aydoğan: Evet Erzincanlı ve çok erkeğin olduğu bir ailenin tek kız ferdi olarak büyüdüm.  Bir ağabeyim var yurt dışında mimar ve hala orada yaşıyor, bir kahvecinin kızıyım ve  İstiklal Caddesi’nde doğdum ama İstiklal Caddesi’nin çok önemli olduğu zamanlardı. Şimdilerin Etiler’i, Bağdat Caddesi gibiydi o zaman İstiklal Caddesi. Benim ismimi de Gündüz Kılıç koymuş, o zaman bizim apartmanda komşumuzdu. Onların çocuk eşyaları satan bir mağazaları vardı. Hatırlıyorum ben o zaman çok küçüktüm ve onların mağazasında bisiklete binerdim.  Babam biraz muhafazakar bir adamdı. Ama annem başı açık bir bayandı, teyzelerim de öyleydi. Gündüz Bey’in babama bu çocukları lisan öğrenebileceği bir liseye gönder demesiyle babam da bizi koleje gönderdi. Babam kıraathaneciydi ama çok iyi kazanıyordu. Hatta o kadar iyi kazanıyordu ki dokuz kıraathanemiz vardı. İdare edemiyordu yani, kıraathaneciler kralının kızıydım yani. Şimdi düşünüyorum da ben bir kahvecinin kızı olmama rağmen, çok zenginlerin çocuklarının okuduğu okullarda okudum. Saint Michel Ortaokulu ve Saint Michel Lisesi’nde okudum ve çok zengin ailelerin çocuklarıyla birlikte okudum. Bir sene de Dame de Sion Lisesi’nde okudum ama orası çok zordu. Okul TRT’nin karşısındaydı ve ben de artist olacağım diye tutturmuştum. Annem okula kadar bana eşlik ederdi ve o gidince ben hemen okulun kapısından kaçar ünlülerin peşine düşerdim. Müjdat Gezen’in çok kapısını aşındırdım, gittim geldim artist olmak için; aynı şekilde Halit Akçatepe’nin de peşine düştüm. Yani küçüklükten beri içimde müthiş bir artist olma isteği vardı.

 

***

 

“Kopya çekerdim ama akıllı bir öğrenciydim”

 

Bilal Özcan: Peki tüm bu artist olma hayalleri içerisinde nasıl bir öğrenciydin, derslerin iyi miydi, kopya çeker miydin?

 

Oya Aydoğan: Çok akıllıydım ve pratik zekalıydım. Ama lisan öğrenmenin kopya çekmekle alakası yok. Bir sene hazırlık okudum ve lisan örendim. Ama lisede bu artistlik merakından dolayı, derslerde kopya çektiğim oldu. Aralarda çok kopya çektim yani. Okul zamanında da ağlıyordum ve bu kadar zor okulların bana artistlik mesleğinde ne yararı olacak diye düşünüyordum. Öyle bir dönemim olmuştur yani lisede.

 

***

 

“Sekiz yaşında Fikret Hakan’la film çektim diye atardım”

Bilal Özcan: Oya sen de çocukluğunda çok fazla sinemaya gidermişsin doğru mu?

 

Oya Aydoğan: Annemle birlikte iki filme birden giderdik. En güzel sinemalar Beyoğlu’nda olduğu ve biz de orada oturduğumuz için bir filmi bitirip, diğer filme girerdik. Annemle beni de tanıdıkları için, çoğunlukla bizden para almazlardı. Ben sekiz yaşındayken Kurtuluş’ta bir ev yaptırmıştık ve ben oraya taşındığımızda oradaki insanlara “Ben Firet Hakan’la film çektim” dermişim. Daha sekiz yaşında olmama rağmen insanlara böyle birşey söylermişim. Aynı zamanda da yine o yaşlarda, “Sinemada hile var, beni büyütüp genç kız haline getiriyorlar ve ben de filmlerde oynuyorum” dermişim. Yani benim hayallerimin, atmasyonun haddi hesabı yokmuş. Yani hayallerimde hep artist olmak vardı.

 

***

 

“Ağabeyim ve dayılarım güzel olmamı kabul etmediler”

 

Bilal Özcan: Sonra Saklambaç Gazetesi’nin güzellik yarışmasına katıldın ve birinci oldun ama ağabeyin ve dayıların bu durumu kabul etmediler …

 

Oya Aydoğan: Ağabeyim o zaman yurt dışına gitmemişti ve sonra ağabeyim ve dayılarım birleştiler ve bana müsaade etmediler. Annemle ben korkunç azarlar işittik ve yurt dışına gitmem gerektiği halde gidemediğim için birincilik tacımı geri aldılar. Ama bir sene sonra şansıma ağabeyim okumaya yurt dışına gitti, diğer dayılarım da yurt dışına çıktılar ve annemle ben, ana kız babamı hallettik, yani onu ikna ettik. Ve sonra Ses Dergisi’nin artist yarışmasına katıldım ve birinci oldum.

 

***

 

“Kendimi çok güzel buluyordum”

 

Bilal Özcan: Peki kendini güzel buluyor muydun?

 

Oya Aydoğan: Evet çok. Geçenlerde bir filmime denk geldim, Kemal Sunal’la oynadığımız “100 Numaralı Adam”. O filmde gerçekten de “Aman Allah’ım ne kadar güzelmişim” dedim kendi kendime. 20 kilo kadar daha zayıfım o filmde ve bu kadar fazla nasıl kilo alırım diye kendi kendime hayret ettim. Benim çocukluğum “Ayşecik” olarak geçti. Bir keresinde “Ayşecik” filminin galasına gitmiştik ve kendimi ondan sonra hep “Ayşecik” zannettim ve baştan aşağıya onun gibi davranmaya başlamıştım. Hatta o galada seyircileri selamlayanın kendim olduğunu düşünürdüm. Kısacası benim çocukluğum hep artist olmak hayalleriyle geçti.

 

***

 

“Lise bitene kadar film çekme yasağım vardı”

 

Bilal Özcan: Peki o zamanlar sen lisede öğrenciydin, film çekmene nasıl izin verdiler?

 

Oya Aydoğan: Ben film çekmeye iki sene ara verdim o zaman. 1976 senesinde bir film çektim daha sonra iki sene ara verdim ve 1979 yılında tekrar film çekmeye başladım. Ailem de kolej eğitimimi bitirmem konusunda bana yasak getirmişti. Yani lise bitene kadar film çekmedim.

 

***

 

“25 senelik arkadaşlarımı Allah ıslah etsin”

 

Bilal Özcan: Senin için zenginlik ne ifade ediyor Oya?

 

Oya Aydoğan: Benim için de zenginlik gönül zenginliğidir. Ben mesela birçok insan tanıyorum benden kat kat zengin ama çok cimriler. Allah onları ıslah etsin diyorum. Mesela 25 senelik bir arkadaşım var bir kere yanımda hesap ödememiştir, yemeğe hep ben götürmüşümdür onu ve benden kaç kat daha zengin olmasına rağmen cimridir. Allah onları ıslah etsin diyorum.

 

“Cüneyt Arkın bakakalmıştı”

 

Bilal Özcan: Oya senin ilk filmin Cüneyt Arkın oynadığın “Deli Şahin”di. Peki ilk filmini Cüneyt Arkın gibi bir jönle oynamak senin için nasıl bir duyguydu?

 

Oya Aydoğan: O zamanların en önemli jönüydü Cüney Arkın. O zaman seks filmleri furyası vardı ve sadece Cüneyt Arkın’ın filmleri izlenirdi. Tüm senesi dolu geçerdi Cüneyt Arkın’ın. Çok heyecanlanmıştım onunla oynayacağım için. Ama masada yemek yerken “İnsanlar sizi filmlerde nasıl görüyor ama; siz gerçekte nasılsınız” gibi bir laf etmiştim, Cüneyt Arkın da bakakalmıştı bana. Sanırım gençliğin verdiği bir ukalalıktı. Ama Cüneyt Arkın’ı çok severim ve kendisini çok sayarım.

 

***

“Tarık Akan’a aşıktım”

 

Bilal Özcan: Bir de sinemaya başlamadan önce Tarık Akan’a aşık olduğun söylenir, doğru mu bu?

 

Oya Aydoğan: Evet evet bunu her zaman söylerim zaten. Kolej yıllarında bütün defterlerimin kapağında Tarık Akan’ın fotoğrafları vardı. O dönem Tarık Akan’a “kartpostal çocuğu” derlerdi. Filmlerde hep ‘Ferit' ismini kullandığından ben de defterime “Ferit’le evleneceğim” gibi şeyler yazardım. Onun gelip beni bulacağını düşünürdüm hep. Yıllar sonra Tarık Akan’la bir film çektim ama; utancımdan bunu ona söyleyemedim. İkimizin de yaşı oldukça olmuştu zaten. O dönemde o da evlenmişti zaten ama benim ona hayranlığımı röportajlarımdan biliyordur diye düşünüyorum.

 

***

 

“Yoluma taş koyan çok insan oldu”

Bilal Özcan: Sen sinemada 33 yılı geride bıraktın Oya. Bu süre zarfında yoluna taş koyan oldu mu?

 

Oya Aydoğan: Çok olmuştur. İnsanlar anlaşabildikleri insanlarla çalışırlar, bu her yerde aynıdır. Mesela bir rejisör  kiminle daha çok anlaşıyorsa onu filminde ister. Ben mesleğimde en çok yardımı sevgili Nami Dilbaz’dan gördüm. Sinemanın en büyük işvereniydi. Adana bölgesinin sahibiydi ve beni kızı gibi severdi.  Çok korumuş, kollamıştır beni. Onun sayesinde çok iş bulmuşumdur. Mesela bir aktörle ters düşüyorsunuz ve sizi filmine almıyor. Bizim sektör erkek oyuncuların ağırlıkta olduğu bir sektör. Üzerinden çok sene geçmiştir artık isim vermeyeyim ama; benim bir erkek aktör yüzünden çok yasaklı dönemlerim geçmiştir.

 

***

 

“Serpil’in yüzü, Harika’nın vücudu Hülya’dan kat kat güzel”

 

Bilal Özcan: Şimdi de çok güzel bir kadınsın ama; gençliğinde Yeşilçam’ın en güzel kadınlarından biriydin. O zamanlar sen hangi kadın oyuncuyu beğenirdin?

 

Oya Aydoğan: Serpil’i çok beğenirdim, Serpil Çakmaklı’yı. Harika Avcı’yı da çok beğenirdim. Harika Avcı’yla 10 sene önce tesadüfen Almanya’da karşılaştım ve dedim ki ne kadar hoş bir kadın ve kenara bakınca gördüm ki Harika Avcı. Gerçekten de çok güzel ve kendine baktıran bir kadın. Hani derler ya "en güzel kadın Hülya Avşar’dır" diye. O dönem Serpil’in yüzü ve Harika’nın vücudu Hülya’dan kat kat güzeldi.

 

***

 

“Yardımcı rollerde oynayarak çok akıllıca davrandım”

 

Bilal Özcan: Yıllarca başrol oynadın ve sonra karakter rolleri teklif edilince onları da kabul ettin…

 

Oya Aydoğan: Bu konunda çok akıllıca davrandığımı kabul ediyorum.  Çok doğru yaptım. O zamanlar Serpil’e ve Ahu’ya böyle teklifler gelince onlar “Biz başrol oynarız” diye bu teklifleri geri çevirdiler. Oysa ben zamana uydum, zamanı kendime uydurmadım ve teklifleri kabul ettim. Mesela ben de şöhretliyim Berna Laçin de. Benim şöhretim Berna Laçin’den daha fazladır ama onun oynadığı bir dizide yardımcı rolde oynadım ve asla pişman değildim. Ve o bana dizilerin kapısını, komedilerin kapısını açtı. Zaten dizilerde gerçek başroller yok. Bence her dizide en az altı yedi tane başrol var, çünkü diziler zaten her hafta sinema filmi gibi.

 

“Mütevazı yaşarsam hayatım garanti”

 

Bilal Özcan: Yıllardır sinemalarda ve dizilerde yer aldın, hayatını garanti edebildi mi Oya Aydoğan, yatırım yapabildi mi?

 

Oya Aydoğan: İsmime göre çok para kazanamadım. Ama para biriktirebildim. Ailemin de bıraktıklarıyla ve kendi kazandıklarımla birikimler yaptım. Ama hayatım garanti altında diyemem. Eğer bazı lükslerimi karşılamam gerekiyorsa;  çalışmam gerekiyor ama; sıradan bir hayat yaşayacaksam eğer çalışmama gerek yok. Ama benim çalışmam lazım, evde oturamam ben. Ben erkek gibi olmalıyım. Her gün evden çıkmalıyım.

 

***

 

“İddia ediyorum en güzel komedyen benim”

 

Bilal Özcan: Sen artık komedi oynuyorsun, hiç kendi kendine kadın komedyenler arasında en güzel, en başarılı olanı benim dedin mi?

 

Oya Aydoğan: En başarılısı benim demedim, ama en güzeli benim dedim. Mesela Yasemin Yalçın’ın çok büyük hayranıyım. Onun şu aralar ortalarda olmamasına da çok üzülüyorum.  Yasemin Yalçın gerçekten çok iyi bir oyuncu, asla onun gibi oynayamam. Ama bir keresinde kızmıştım ve "en güzel komedyen benim" demiştim. Hala da iddia ediyorum, en güzel komedyen benim.

 

***

 

“Banu Alkan beni sinir edecek şeyler söylüyor”

 

Bilal Özcan: Banu Alkan’la aranızda olanlar düzelmeyecek mi?

 

Oya Aydoğan: Ben ne kadar sulh yapmak istiyorsam, diğer taraftan bana o kadar ters cevaplar geliyor. Mesela geçenlerde bir programa katıldım ve Banu Alkan da programa telefonla katıldı ve beni o kadar çok sinirlendirecek şeyler söyledi ki. “Ben Hollywood starıyım, beni taklit ediyorsun” gibi laflar sarf etti. Keşke Hollywood starı olsa, keşke bizlerden birileri de Hollywood’a gitse bize kapı açsa da biz de o kapıdan içeri girsek. Hollywood starı olmak için, Amerika’da yaşaman orada filmlerin olması lazım. O burada o standartlarda yaşadığı için kendini Hollywood starı sanıyor. Ben ne kadar barış yapmaya çalışsam o hep beni sinirlendirecek şeyler söylüyor. Yine de ben kendisine başarılar diliyorum, hakikaten Banu çok güzel bir kadın ve başarılı bir oyuncu. Her rolü belki oynayamaz, ama onun da çok güzel canlandırabileceği roller var. Onun ve diğer arkadaşlarımın piyasada çalışmasını istiyorum, bir kenarda oturmalarını istemiyorum.

 

 “Benim de sapıttığım dönemler oldu”

 

Bilal Özcan: Sen çok ünlü bir sanatçısın ama; kaprisini ya da şımarıklığını duymadık şimdiye kadar…

 

Oya Aydoğan: Benim de sapıttığım dönemler oldu. Sahneye geçtiğim dönem mesela; çok kolay para kazanıyorsun, çok büyük paralar kazanıyorsun ve yaşantın tam tersine dönüyor ve geceleri yaşamaya başlıyorsun. Sonra film teklifleri geliyor ve benim gibi disiplinli bir oyuncu sete gitmiyor. Yaptım yani bunları, uçukluk ben de yaptım sonuçta. Arada bir dağıtmak da lazım. O dönemde ismini hatırlayamıyorum ama; bir yönetmeni çok darılttım çok kızdırdım. Mesela Gökhan Güney’le oynadığımız bir filmde İzmir’den gelmem lazımdı ve “gelirim" dememe rağmen gitmedim.  Tabii o zamanlar bunu hangi duygularla yaptığımı tam olarak bilmiyorum ama; şimdi bunu birçok oyuncu yapıyor, sete geleceği saati iki üç saat geciktiriyor çoğu oyuncu. Ama bizim zamanımızda çok disiplin vardı. Ben o dönem kendimi toparladım ve kısa sürede eski iş disiplinime kavuştum. Ama bana teklif edilecek birçok rol, "sabah kalkmaz, sete gelmez" diye bana teklif edilmedi. Şimdiki oyuncuların da ablası olarak söylüyorum, kesinlikle sapıtmamaları gerekiyor, çünkü hemen yerini dolduracak insanlar bekliyorlar.

 

***

 

“Beni anlayacak biri olursa evlenirim”

 

Bilal Özcan: Oya iki kez evlendin ve 20 yaşında gurur adında bir oğlun var. Sen evliliğe tövbeli misin artık?

 

Oya Aydoğan: Allah göstermesin. Benim işimi anlayacak birisini bulursam, benden ev işi istemeyecek, yemek beklemeyecek birini bulursam neden olmasın, tabii ki evlenirim.  İşten yorgun argın geldiğimde bana masaj yapacak, çayımı ayağıma getirecek birini bulursam evlenmeyi düşünürüm.

YORUM YAP
YORUMLAR