FIRINCI GÜZELİ HADİSE

HADİSE ÇARPICI AÇIKLAMALARDA BULUNDU. SAHNEYE ÇIKMAYA BEŞ YAŞINDAYKEN KARAR VERDİĞİNİ SÖYLEYEN GÜZEL ŞARKICI EUROVİSİON SERÜVENİNİ ANLATTI.

Emre Ünal’ın objektifine birbirinden çekici pozlar veren Hadise, sahneye çıkmaya beş yaşındayken karar verdiğini, 15 yaşından bu yana çalıştığını, Eurovision serüvenini ve Şubat’ta çıkacak son albümü “Visal”i bu röportajda anlattı.

Her ikisi de Sivas’tan kalkıp Belçika’ya göçmüş, orada tanışıp evlenmiş Gülnihal ve Hasan Açıkgöz’ün dört çocuğundan ikincisi Hadise... Menajerliğini yürüten, bir yaş büyük ablası Hülya ve kostümleriyle ilgilenen üç yaş küçük kız kardeşi Derya, o nereye giderse, onunla birlikte hareket ediyor. Oğlanı bulana kadar uğraşan ailenin göz bebeği, en küçük kardeşi Murat, Belçika’da üniversite tahsiline devam ettiği için, annesi de hâlâ Belçika’da yaşıyor. By-pass ameliyatından sonra çalıştığı belediyeden erken emekli olan babası da öyle...

Sahneye çıkmayı aklına beş yaşında koyan çocuklardan: Annesi Türk sanat müziğini çok sever ve bu hasretini, o zamanlar Belçika’da takip edebildikleri yegane Türk kanalı olan TRT Int. ile köreltir. Evet, Hadise de annesiyle birlikte şarkılara eşlik eder: “Bayılırdım o saçlara, o kıyafetlere. Klişe hikaye ama hakikaten öyle; giyinip süslenip elime mikrofon gibi aldığım tarakla ayna karşısına geçerdim. MTV falan izlerdik hep. Şimdiki gibi YouTube falan yok tabii...

 

04.00-05.00 gibi MTV ödül töreni var mesela, gece 02.30 gibi kalkardık, meyveler, çaylar hazırlar izlerdik; sonra hop okula... Hiç kimse ödül törenlerini falan öyle heyecanla beklemiyor artık. Bütün gün rec. tuşuna basıp da kaydedeyim diye Backstreet Boys’un ya da Spice Girls’ün yeni klibini beklediğimi bilirim.”

 

ANNEMLE BABAM BEN 11 YAŞINDAYKEN AYRILDI

Ama hayalini kurduğu dünyanın kapıları hemen açılmamış... Öncesinde çok farklı bir çalışma hayatı olmuş Hadise’nin... Hem de 15’inde başlayan: “Annemle babam ben 11 yaşımdayken ayrıldı. Babamla çok fazla görüşmesem de ikisinin de yeri bende ayrı.

Bence güzel yürüttüler, ikisini de tebrik etmek lazım. Annem ev hanımıydı, çalışmıyordu, bu yüzden, nasıl desem, biz genç yaşta çalışmayı öğrendik. Hafta sonları bir fırında çalışırdım 15 yaşındayken. Sonra 16 yaşında bir elbise mağazasında çalışmaya başladım yine cumartesi-pazarları. O dönem liseyi bitirmiştim, marketing okumaya başlamıştım başka bir şehirde. Yurtta kalıyordum. Harçlığımı çıkarabilmek için işe gidiyordum hafta sonları. Aynı dönem, müzik kariyerim başladı zaten.”

15’indeyken, yine annesiyle TV karşısına konuşlandıkları bir gün, Belçika kanalı VTM’de, yeni başlayacak bir şarkıcı yarışması olan Idools’un reklamı yayınlanır. Hadise, “Anne ya” der, “Müzikte bir şey yapmak istiyorsam böyle bir şeye mi katılmam lazım acaba? Hani plak şirketleri beni bir görsün, bana bir teklif yollasın diye?” Annesinden “Tabii kızım, ben yapamadım, bari sen yap” diye cevap gelir. Hadise yarışmaya hem mektup yazar, hem mail gönderir. Kabul edilir. Son 25’e kadar ilerler ancak finale kalan ilk 10’a giremez. Hayal kırıklığı yaşasa da içinden bir ses ona sakin olmasını, birilerinin onu mutlaka arayacağını söylüyordur. İçindeki ses yalancı çıkmaz.

Hadise’nin kariyerinin Türkiye’li yılları da başlamış, süratle ilerlemektedir. Başını hatırlayacak olursak, ilk albümünden çıkan ikinci single “Stir Me Up”ın burada da bir “stir” yarattığını, memleketi bir tertip çalkaladığını söylemek, abartı sayılmaz:

“Biz ikinci single ‘Stir Me Up’ın promosyon stratejisi ne olsun diye düşünmeye kalmadan, Türkiye’de patladı şarkı. Çünkü şarkı İngilizce ama sonuna doğru Türkçe sözler var. Stüdyoda parçayı yaparken prodüktörün aklına geldi Türkçe söz eklemek. Tamam dedim, jam yapalım. ‘Yaklaş yanıma, sakın korkma’ falan diye sallıyorum bir şeyler. Çok spontan gelişti. Bir gün, o zaman artık çanak anten de var, evde oturmuş haberleri izliyorum. Bir baktım ana haberde, Belçika’da listeleri altüst eden Türk kızı diye bir anons... Anneme baktım, bu ne diye. Bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. Ondan sonra zaten Türkiye’de ilk çıktığım program ‘Beyaz Show’dan davet geldi. Benimle birlikte konuklar Banu Alkan ve o zamanki hayat arkadaşıydı. Afrodit’le Beyaz Show’a çıkıyorum, düşün! Neye uğradığımı şaşırdım.”

İlk Türkçe şarkısı, daha önce “A Good Kiss” ismiyle İngilizce versiyonunu söylediği, Türkçe sözleri Sezen Aksu tarafından yazılan “Deli Oğlan” olur: “Şarkıyı Sezen Aksu’ya yolladıktan sonra, yedi-sekiz ay haber gelmedi. Ama yani, bu da Sezen Aksu; isterse iki sene sürsün, yine seve seve beklersin...”

 

"BU SENE EUROVISION YOK KİMSE DAYAK YEMEYECEK!"

Beklediğine değer... “Deli Oğlan”ın başarısının üzerine TRT, 2009’da Moskova’da düzenlenen 54. Eurovision’da Türkiye’yi temsil etmesi için Hadise’ye teklif götürür. “Düm Tek Tek” şarkısıyla sergilediği performans ülkeye dördüncülüğü getirir ki, bu hatrı sayılır bir başarıdır.

Gel gör ki o başarının pek de tereyağından kıl çekercesine elde edilmediği, bu toprakların Eurovision tarihçesine hakim herkesçe malum... Kıyafetinden kilosuna, şarkısından telaffuzuna laf edilmedik tarafı bırakılmayan Hadise’nin yüzünde stresten yaralar çıkar, bünyesi iptal olduğu için hastanelere kaldırılır:

“Bu sene katılmıyoruz ya Eurovision’a, en azından kimse dayak yemeyecek” diyor: “Katıldığım sene başıma gelecekleri tahmin ediyor muydum, hayır... Epey hasta oldum. Yorgunluk, stres...

Çok konuşuldu, çok yorum yapıldı, her yaptığım işe eleştiri geldi; zor bir dönemdi. Ama yine de pişman değilim. Bir de sanırım hiçbir sene benim katıldığım sene kadar Eurovision konuşulmadı yani. Benden sonraki sene maNga ikinci oldu, bana hâlâ ‘Hadise Hanım en kötü kıyafet kategorisinde yarışıyorsunuz’ diye soru geliyordu. ‘Ne diyorsunuz ya’ diyordum, ‘maNga ikinci oldu, onu sorsanıza!’ İkinci ne demek ya! Hiç konuşulmadı maNga’nın başarısı o dönem. Garip bir şekilde kaynadı gitti. Benim kıyafetim ne kadar kötüymüş, o konuşuluyor hâlâ, yazık...”

 

"BEN Mİ SEÇTİM GURBETÇİ OLMAYI?"

Nerelisin diyorlar... Şöyle söyleyeyim, aslında hep gidip geliyorum. Buraya yerleştim, şuraya yerleştim gibi bir durumum yok. Bir yere yerleşmek diye bir şey yok, gidip gelmeler var benim hayatımda hep. Fakat Belçika’da doğmam kimliğimi değiştiremez tabii. Ben istersem Afrika’da doğayım, yine bir Türk kızıyım, Çerkez kızıyım. O kadar çok gurbetçi var ki Türkiye’yi özleyen. Bunu tabii burada yaşayan vatandaşlar anlamayabilir. Kolay bir şey değil. Irkçılık çok var yurtdışında.

Ben çok fazla maruz kalmadım ama kalan arkadaşlarım vardı. Burada da ‘Bu Belçika’da doğdu’ diyenler var. Ben mi seçtim yani orada doğmayı, gurbetçi olmayı? İnsanlar göremiyor ne zor bir şey olduğunu.”

 

“VİSAL” GELİYOR

Röportaj akşam saatlerinde bitip de stüdyodan ayrılırken, bu ayın sonuna doğru çıkacak single’ı “Visal”in son okumaları için bir başka stüdyoya doğru yola koyuluyor. Adını “Osmanlıca vasıl olmaktan geliyor” diye açıkladığı, “Biraz karamsar, çok değişik, bugüne kadar hiç yapmadığım tarz bir şey” diye tanımladığı şarkının sözleri, bir mırıldanış şöyle: “Dağlar bana, ben sana/ Sen kendine, gölgene hayran/ Unutma her nefis tadacaktır aşkı sonunda.

 

YORUM YAP
YORUMLAR